Üşüdüm. Bugün soğuktu, sıcak gibi gözüken soğuklardan. MBA fuarına gittim, çok kalabalıktı ve karmaşa hakimdi. Faydalı olduğunu da söyleyemeyeceğim doğrusu. En azından merakımı giderdim, ya gitseydim, keşke gitseydim demeyeceğim. MBA konusu ayrı bir muamma, hem olmasını istiyorum hem de bu kriz-karmaşa ortamında yeri ve zamanı değil diyorum. 2-3 ay daha beklemeli...
ABBA şarkılarını ipod'uma aktardım. Mamma Mia sonrası daha bir zevkle dinleyeceğim.
Çalışmam gerek biraz, toparlanmam gerek.
E hadi..
Sunday, October 12, 2008
Friday, August 29, 2008
Tuesday, August 19, 2008
Bir Sen Yakınsın Uzakta Kalınca
S.A.
Zor başladım son günlerdeki favori yazarım Selçuk Altun'ın 3. kitabına. Ama güzel gitti. Ne kurgu, okurken pür dikkat kesilmek gerek.
Sırada 4. kitap "Annemin Öğretmediği Şarkılar" var.
*** Flamenko ***
Flamenko dansı yapan bir arkadaşımla 13 Ağustos'ta bir Flamenko workshop'a gittik. Benim amacım ne menem birşey olduğunu, yapıp yapamayacağımı, sevip sevemeyeceğimi görmek, arkadaşımın amacı ise farklı bir hoca ve tarz görmekti.
Ben sevdim doğrusu ama ilk aşkım latin kadar değil. Gene de deneyebilirim.
Bir de Yasoş arkadaşımı kandıramamaktayım, kendisi flamenkoyu İspanyol arabeski olarak görüp müziğe katlanamadığını söyledi.. Arabesk'e benzediği ( zaman zaman ) doğru ama katlanamamak ?!!
Önerisi HIP-HOP !!
O da olur, dans güzel şey...
.......Vee yılların Damlası nişanlanıyor. İnanamıyorum ama mutluyum, sevgili arkadaşıma da mutluluklar diliyorum.
Zor başladım son günlerdeki favori yazarım Selçuk Altun'ın 3. kitabına. Ama güzel gitti. Ne kurgu, okurken pür dikkat kesilmek gerek.
Sırada 4. kitap "Annemin Öğretmediği Şarkılar" var.
*** Flamenko ***
Flamenko dansı yapan bir arkadaşımla 13 Ağustos'ta bir Flamenko workshop'a gittik. Benim amacım ne menem birşey olduğunu, yapıp yapamayacağımı, sevip sevemeyeceğimi görmek, arkadaşımın amacı ise farklı bir hoca ve tarz görmekti.
Ben sevdim doğrusu ama ilk aşkım latin kadar değil. Gene de deneyebilirim.
Bir de Yasoş arkadaşımı kandıramamaktayım, kendisi flamenkoyu İspanyol arabeski olarak görüp müziğe katlanamadığını söyledi.. Arabesk'e benzediği ( zaman zaman ) doğru ama katlanamamak ?!!
Önerisi HIP-HOP !!
O da olur, dans güzel şey...
.......Vee yılların Damlası nişanlanıyor. İnanamıyorum ama mutluyum, sevgili arkadaşıma da mutluluklar diliyorum.
Tuesday, July 29, 2008
Friday, July 25, 2008
Ankara
Tatil dönüşü hızlı bir haftaya girdim, işler bekler...
Derken Cuma geldi, 20 Temmuz Pazar kuzenin düğünü var. Kuzenimle doğumgünlerimiz aynı ama o benden tam 7 yıl önce doğmuş.
Cuma otel krizi ile geçti. Ankara'da kalacak yer ayarlamak gerek. O mu bu mu derken, ablamlar, annemler ve bize rezervasyon yaptırmayı başarabildim, içim rahattı ama gittiğimizde baya bir hayal kırıklığı yaşadık otel ile ilgili. Cumartesi sabah yola çıkıldı, 17 gibi Ankara'ya varıldı. Yeni Bolu Tüneli'nden geçtim ilk kez.
Düğün Pazar günü idi, ben Taş Devri & Sex and the City karışımı tek omuz - balon etek elbisemle hazırlandım. Güzel oldum :) Herkes güzeldi...
Düğün bitti, 12'de İstanbul yollarına düştük yine. İşte bu kısım keyifsizdi.
Bu hafta da yoğundu, iki kez Gebze'ye gittim. Haftaya Pazartesi yine Ankara'ya gideceğim, ama bu sefer iş için. Selçuk Altun'un " Yalnızlık Gittiğin Yoldan Gelir " kitabını bitirdim. Oktay Rıfat okuma hevesi oluştu bende. Deliler gibi Lenny Kravitz konser bileti arıyoruz. Evet almıyoruz, arıyoruz... Bakalım umutluyuz, işte bu da en sevdiğim parça, son günlerin favorisi, çok anlamlı sözlerle... Bu sözleri duymanın güzel geldiği bir ruh halindeyim sanırım,
I'll Be Waiting
He broke your heart
He took your soul
You hurt inside
'Cause there's a hole
You need some time
To be alone
Then you will find
What you've always known
I'm the one who really loves you baby
I've been knocking at your door
As long as I'm living
I'll be waiting
As long as I'm breathing
I'll be there
Whenever you call me
I'll be waiting
Whenever you need me
I'll be there
I've seen you cry
Into the night
I feel your pain
Can I make it right
I realize there's no end in sight
Yet still I wait
For you to see the light
I'm the one who really loves you baby
I can't take it anymore
As long as I'm living
I'll be waiting
As long as I'm breathing
I'll be there
Whenever you call me
I'll be waiting
Whenever you need me
I'll be there
You are the only one
I've ever known
That makes me feel this way
Girl you are my own
I want to be with you
Until we're old
You've got the love you need right in front of you
Please come home
As long as I'm living
I'll be waiting
As long as I'm breathing
I'll be there
Whenever you call me
I'll be waiting
Whenever you need me
I'll be there...
Derken Cuma geldi, 20 Temmuz Pazar kuzenin düğünü var. Kuzenimle doğumgünlerimiz aynı ama o benden tam 7 yıl önce doğmuş.
Cuma otel krizi ile geçti. Ankara'da kalacak yer ayarlamak gerek. O mu bu mu derken, ablamlar, annemler ve bize rezervasyon yaptırmayı başarabildim, içim rahattı ama gittiğimizde baya bir hayal kırıklığı yaşadık otel ile ilgili. Cumartesi sabah yola çıkıldı, 17 gibi Ankara'ya varıldı. Yeni Bolu Tüneli'nden geçtim ilk kez.
Düğün Pazar günü idi, ben Taş Devri & Sex and the City karışımı tek omuz - balon etek elbisemle hazırlandım. Güzel oldum :) Herkes güzeldi...
Düğün bitti, 12'de İstanbul yollarına düştük yine. İşte bu kısım keyifsizdi.
Bu hafta da yoğundu, iki kez Gebze'ye gittim. Haftaya Pazartesi yine Ankara'ya gideceğim, ama bu sefer iş için. Selçuk Altun'un " Yalnızlık Gittiğin Yoldan Gelir " kitabını bitirdim. Oktay Rıfat okuma hevesi oluştu bende. Deliler gibi Lenny Kravitz konser bileti arıyoruz. Evet almıyoruz, arıyoruz... Bakalım umutluyuz, işte bu da en sevdiğim parça, son günlerin favorisi, çok anlamlı sözlerle... Bu sözleri duymanın güzel geldiği bir ruh halindeyim sanırım,
I'll Be Waiting
He broke your heart
He took your soul
You hurt inside
'Cause there's a hole
You need some time
To be alone
Then you will find
What you've always known
I'm the one who really loves you baby
I've been knocking at your door
As long as I'm living
I'll be waiting
As long as I'm breathing
I'll be there
Whenever you call me
I'll be waiting
Whenever you need me
I'll be there
I've seen you cry
Into the night
I feel your pain
Can I make it right
I realize there's no end in sight
Yet still I wait
For you to see the light
I'm the one who really loves you baby
I can't take it anymore
As long as I'm living
I'll be waiting
As long as I'm breathing
I'll be there
Whenever you call me
I'll be waiting
Whenever you need me
I'll be there
You are the only one
I've ever known
That makes me feel this way
Girl you are my own
I want to be with you
Until we're old
You've got the love you need right in front of you
Please come home
As long as I'm living
I'll be waiting
As long as I'm breathing
I'll be there
Whenever you call me
I'll be waiting
Whenever you need me
I'll be there...
Wednesday, July 9, 2008
Seyir Defteri Gün 5
Dün en uzun süre havuzda ve güneş altında kalınan gün oldu. Gün batımına kadar.
Tüm İngiliz ekip Kızıl Ada'ya yemeğe gittiği için tesis bize kaldı.
Gece, Help Beach Bar'da yedik. Çok çok renkli bir bar, güzeldi.
Bugün 12:30 itibariyle Fethiye'den çıkıldı, yolda bir pide molası ve TRT-FM'in şarkılarıyla 17:30 itibariyle Bodrum Türkbükü'ndeyiz. Çok kalabalık. Çoook...
Maritim aynı Maritim ama hemen yana açılan bir "beach" nedeniyle gece klubü müzikleri ile oturmak nasip oluyor. Napalım, varsın olsun...
Akşama MEY'de yiyeceğiz. En son 2 sene önce gittiğimde çok lezizdi herşey. Bakalım yeni yerinde durum aynı mı ?
Tüm İngiliz ekip Kızıl Ada'ya yemeğe gittiği için tesis bize kaldı.
Gece, Help Beach Bar'da yedik. Çok çok renkli bir bar, güzeldi.
Bugün 12:30 itibariyle Fethiye'den çıkıldı, yolda bir pide molası ve TRT-FM'in şarkılarıyla 17:30 itibariyle Bodrum Türkbükü'ndeyiz. Çok kalabalık. Çoook...
Maritim aynı Maritim ama hemen yana açılan bir "beach" nedeniyle gece klubü müzikleri ile oturmak nasip oluyor. Napalım, varsın olsun...
Akşama MEY'de yiyeceğiz. En son 2 sene önce gittiğimde çok lezizdi herşey. Bakalım yeni yerinde durum aynı mı ?
Tuesday, July 8, 2008
White Dolphin
Gün 3.
Bugün aslında oda değiştirme günümüzdü. Daha rezervasyon sırasında belli idi bu hadise, sürpriz olmadı yani. Oda değişimi için haber vermeselerdi biz hiç sesimizi çıkarmayacaktık ancak 2 teklifle aradılar.
1- Ya bu tesiste ( Oyster'da ) başka bir oda ( standart odaladan biri )
2- Ya da bu otelin 3'te biri kadar odası olan ancak fiyatı 2 katı olan kardeş bir tesise transfer. Kardeş tesis Beyaz Yunus.
2'yi seçtik. Gerçekten kocaman teraslı, terasında jakuzili, banyosu hamamlı, ses sistemli bir odaya geldik. Ultra butik... Burası diğerine göre çok daha sakin gerçekten tam butikmiş. Yer ayırtmak imkansız dediler, tüm odalar İngiltere'de bir acentaya veriliyormuş...
Yaaaa böyle işte.
Bu akşam diğer kardeş kuruluş JADE'de balık yedik. Balık ORFOZ. Lezizdi.
Jade'de şirin mi şirin bir İran kedisi var, bembeyaz : ANGEL.
En sıcak günlerden biriydi. 17:00'ye kadar güneş kızgın kalmaya devam etti.
Şimdi iş maillerime bakıp yatacağım...
Bugün aslında oda değiştirme günümüzdü. Daha rezervasyon sırasında belli idi bu hadise, sürpriz olmadı yani. Oda değişimi için haber vermeselerdi biz hiç sesimizi çıkarmayacaktık ancak 2 teklifle aradılar.
1- Ya bu tesiste ( Oyster'da ) başka bir oda ( standart odaladan biri )
2- Ya da bu otelin 3'te biri kadar odası olan ancak fiyatı 2 katı olan kardeş bir tesise transfer. Kardeş tesis Beyaz Yunus.
2'yi seçtik. Gerçekten kocaman teraslı, terasında jakuzili, banyosu hamamlı, ses sistemli bir odaya geldik. Ultra butik... Burası diğerine göre çok daha sakin gerçekten tam butikmiş. Yer ayırtmak imkansız dediler, tüm odalar İngiltere'de bir acentaya veriliyormuş...
Yaaaa böyle işte.
Bu akşam diğer kardeş kuruluş JADE'de balık yedik. Balık ORFOZ. Lezizdi.
Jade'de şirin mi şirin bir İran kedisi var, bembeyaz : ANGEL.
En sıcak günlerden biriydi. 17:00'ye kadar güneş kızgın kalmaya devam etti.
Şimdi iş maillerime bakıp yatacağım...
Monday, July 7, 2008
Oyster
Uzun zamandır yazamamışım bloğuma. Yoğun gündemler...
***
Tatildeyim.
Gün 2.
Yer Ölüdeniz. Yine Oyster. Mekan aynı, garsonlar aynı.
Yine son dakika, olaylı bir tatile çıkış. Hangisi değil ki!!! İşlerimi buradan takip etmem gerekecek.
Odamın balkonundayım, yandaki bardan " My dream is to fly over the rainbow..." şarkısı geliyor. Bangır bangır.
Olsun, dün gece Ölüdeniz Yamaç Paraşütü festivali gibi bir organizasyonun final gecesiymiş ve inanılmaz grup Zi Punt'un konseri varmış. O müziğe rağmen uyudum. Sevenleri lütfen üzerine alınmasın.
Ölüdeniz yine İngiliz istilasında.
Tatil kitaplarım hazır. Murakami'ye başladım.
Ben şimdi " I dont want nobody ... dum dum dum " eşiliğinde uyumaya gidiyorum.
Diğer tatil günlerimi bekleyin, fotolarla....
***
Tatildeyim.
Gün 2.
Yer Ölüdeniz. Yine Oyster. Mekan aynı, garsonlar aynı.
Yine son dakika, olaylı bir tatile çıkış. Hangisi değil ki!!! İşlerimi buradan takip etmem gerekecek.
Odamın balkonundayım, yandaki bardan " My dream is to fly over the rainbow..." şarkısı geliyor. Bangır bangır.
Olsun, dün gece Ölüdeniz Yamaç Paraşütü festivali gibi bir organizasyonun final gecesiymiş ve inanılmaz grup Zi Punt'un konseri varmış. O müziğe rağmen uyudum. Sevenleri lütfen üzerine alınmasın.
Ölüdeniz yine İngiliz istilasında.
Tatil kitaplarım hazır. Murakami'ye başladım.
Ben şimdi " I dont want nobody ... dum dum dum " eşiliğinde uyumaya gidiyorum.
Diğer tatil günlerimi bekleyin, fotolarla....
Saturday, May 24, 2008
WICKER PARK
Unutulmaz filmlerimin listesine ekliyorum, ben hem sinemada hem de romanda bir tesadüfler tutkunuyum. Tam böyle bir film. Bu kadar sürükleyici bir film ummadan başladım ama çok sevdim. Herkesin dediği gibi şarkılar da süper...
Wednesday, May 21, 2008
Parça parça
Lemar dinlediniz mi ? Dinleyin, çok hoş bir ses...
If there's any justice in the world....... lay lay lay....
Çok yorgunum, uykusuz.
Dün geceden herhalde.
Bu gece de sirtaki kursu var.
Bir de Troya biletim var, ablamdan yadigar ama gidemeyeceğim.
If there's any justice in the world....... lay lay lay....
Çok yorgunum, uykusuz.
Dün geceden herhalde.
Bu gece de sirtaki kursu var.
Bir de Troya biletim var, ablamdan yadigar ama gidemeyeceğim.
Doris Lessing okuyorum : "Büyükanneler" kitabın adı.
Kedikız gitti, çok uzağa değil ama özledim.
Friday, May 16, 2008
Fok Adası
Cape Town gezimin en heyecanlı duraklarından biri Seal Island, yani fokların adası. Annem CapeTown yazında yani bir Şubat ayında bu geziyi yapmış olduğu için çok güzel anlatmıştı fokları ve bana da beğenirsin demişti. Ben de gittim... Ah ah...
Giderken hava biraz kapalıydı ve tur rehberimiz adaya tekne olup olmadığını kontrol edeyim dedi. Bozuk ve rüzgarlı havalarda tekne çalışmıyormuş. Neyse tekne varmış. Turdaki Rus adam, 3 Fransız kadın, bir Hollandalı çift ve ben foklara gidiyoruz. Rüzgar var. Git-fotoğraf çek-gel toplam 40 dakikalık bir gezi. Kısa. Ama ne gezi...
Önce güzel güzel çıktık, açıklara doğru baktıkça bembeyaz köpüklerle patlayan dalgalar gözüküyor... Atlas okyanusundayız, neyse gidiyoruz, açılıyoruz ve bu beyaz dalgalara yaklaşıyoruz ama hala ada yok görünürde... Annemi anıyorum, bir elim gözlerimi kapamış, bir elim tekneye yapışmış bir şekilde. Dalgalar abartmıyorum 4-5 metre genişliğinde, tekne hem sağ-sol hem yukarı-aşağı acaip bir sallantı içinde. Bırakın fok izlemeyi ben nasıl döneceğiz telaşında iken foklara varıyoruz. Gerçekten çok enteresan bir yer Capetown. Fokların yaşadığı toplam 19 ada varmış bu bölgede. Kayalık bir ada gittiğimiz, dalgalar ve foklar : Muhteşem bir manzaraydı. Hepsi yanyana, sırtsırta yatıyorlardı huzur içinde. Dalgaları falan unutup bu güzel anın tadını çıkarıyorum ve bu güzel anılarla dönüş daha rahat geçiyor.
Friday, May 9, 2008
Geldim
Bu sabah 05:48 itibariyle geldim, 13 saat uçuş yordu bu sefer, giderken böyle değildi. Dönüş psikolojisi olsa gerek.
Genel notlar,
- Cape Town'da kışa giriş münasebeti ile hava serindi. Bu tabiki parmakarası terlikli turistlerin olmasını engellemedi.
- Süper yemekler ve şaraplar vardı. Bol bol yedik içtik.
- Cape Town bir yaz kenti bence. Açık havada geçirilmesi gereken zamanlar çok olmalı.
- Internet bağlantısı çok kötü idi. Bırakın işlerime yetişmeyi, yarım saatte online check-in yapmayı başaramadım.
- Penguenlerime kavuştum :))
- Atlas okyanusunun çılgın dalgaları arasında fokları seyrettim.
- Martı saldırısından yemek yemenin zorlaştığı zamanlar oldu.
- Umit Burnuna gittim...
- Devekuşu çiftliği, Güney Afrika müzesi, Botanik Bahçesi, Green Market Sq, Habeş Maymunları, Akvaryum ve tabi ki V&A Waterfront...

Friday, May 2, 2008
Cape Town
Cape Town'a gidiyorum !!!
Öğlen 12'ye kadar hala belirsizdi. Herşey çok karışık, neyse umarım güzel geçer ve hayırlı olur !!!...
Öğlen 12'ye kadar hala belirsizdi. Herşey çok karışık, neyse umarım güzel geçer ve hayırlı olur !!!...
Sirtaki...
30 Nisan'da yeni bir kursa başladım,topu topu 5 hafta sürecek. Hızlı Kasap ve Zorba koreografisi yapacaktık ama Sirtaki daha iyi olur dedi hocamız ve başladık. Yıllarca folklor oynamanın, latin dansı yapmanın etkisiyle olsa gerek kolay geldi ve de zevkli tabi ki...
Yeri biraz zor, Elmadağ'ın arkasında kalıyor ama olsun.
Bundan sonraki aşama Tabak Kırmaca :)
2 gecedir 23:00'den önce giremiyorum eve, bir de dün sabah 1 Mayıs nedeniyle yollarda biraz sürünerek işe varabildiğim için çok ama çok yorgunum. Ama bu gece de dışarıda olmam gerek, ben organize ettim bir de :(( Ah ah, derdimiz bu olsun...
Yeri biraz zor, Elmadağ'ın arkasında kalıyor ama olsun.
Bundan sonraki aşama Tabak Kırmaca :)
2 gecedir 23:00'den önce giremiyorum eve, bir de dün sabah 1 Mayıs nedeniyle yollarda biraz sürünerek işe varabildiğim için çok ama çok yorgunum. Ama bu gece de dışarıda olmam gerek, ben organize ettim bir de :(( Ah ah, derdimiz bu olsun...
Sunday, April 27, 2008
Uzun zamandır DVD kiralamıyorduk, ablamlarla ortak bir hesabımız var, ablamlar aldıkları son 2 filmi 1,5 ay falan geri götürmeyince benim yüzüm kalmadı uğramaya, hatta en son bu 2 DVD'yi kapıdan atıp kaçalım dedim. Neyse, 2 DVD'yi verdik en sonunda ve film izlemeye geri döndük. A Mighty Heart, yapımcı Brad Pitt, başrol Angelina Jolie. Etkileyici bir film, gerçek bir olaydan alıntı. Pakistan'da 2 gazeteci : gazeteci bir çift. Güçlü bir kadın, kaçırılan koca... Güzel bir filmdi. Heyecan seviyesi biraz daha yüksek olabilirdi belki.

Saturday, April 26, 2008
biket'in düğünü
Bugün Biket evlendi. Ceyda'nın Biket'i. Buket değil :)
Çocukluk zamanımızda lojman arkadaşı ablamın... Benim de benlerimden birinin adının sahibi. Çocukken benlerime isim veriyormuşum, her karşıma geçen " bak Seda, bu ben " dediği için benlerime kişilik vermişim herhalde...
Cassandra'nın Rüyasını izledim, sevdim ama Maç Sayısı'na çok benziyordu, belki de ondan sevmişimdir.

Friday, April 25, 2008
TROY GAME
Keşke kısa bir videosu olsa da paylaşsam ama yerinde izlemeniz gerek. Anlatmakla olmaz...
Dün gece AKM'de BALE GALA'yı izledik, klasik ve modern yapıtlardan seçmeler vardı. İkinci perdedeki tüm gösteriler favorimdi. Önce GÜLDESTAN'dan Arkın Zirek ve İlke Kodal'lı bir gösteri, sonra geçtiğimiz hafta izleyemediğimiz KURBAN ve en son TROY GAME. Çok eğlenceli, perde kapanırken bile şov devam etti...
Ben niye balerin olmadım, ya da koreograf, ya da balede çalışan herhangi biri ?? Şunu biliyorum ki -yeteneğim ne kadar el verirdi meçhul ama- sanatla uğraşmak mühendis olmaktan beni kat be kat mutlu ederdi, eminim. Gecikmiş bir tespit.
Dün gece AKM'de BALE GALA'yı izledik, klasik ve modern yapıtlardan seçmeler vardı. İkinci perdedeki tüm gösteriler favorimdi. Önce GÜLDESTAN'dan Arkın Zirek ve İlke Kodal'lı bir gösteri, sonra geçtiğimiz hafta izleyemediğimiz KURBAN ve en son TROY GAME. Çok eğlenceli, perde kapanırken bile şov devam etti...
Ben niye balerin olmadım, ya da koreograf, ya da balede çalışan herhangi biri ?? Şunu biliyorum ki -yeteneğim ne kadar el verirdi meçhul ama- sanatla uğraşmak mühendis olmaktan beni kat be kat mutlu ederdi, eminim. Gecikmiş bir tespit.
Wednesday, April 23, 2008
Bahar
KESİTLER... Son gittiğim bale, 3 perdeden oluşuyordu ama ellerinde olmayan nedenlerle 1 perde sergilenmedi. Öyle dediler biz de kabullenmek zorunda kaldık. Ama yine çok güzeldi... İnşallah yeğenlerim olacak hayırlısı ile, dün aldığımız çok taze ve güzel bir haber. Şimdiden ablama takılmaya başladım yeğenlerim bale yapacak diye.
Yarın akşam Yasemin ile başka bir tanesine daha gideceğiz, BALE GALA.
Kedikız hasta. Ağzı yara oldu ve antibiyotiğe cevap vermiyor, Pazartesi günü İst. Veterinerliğe götürmemiz gerekecek sanırım, umarım iyileşir minik kızım.
Bugün 23 Nisan...
İlkokulda ne gösteriler yapardık, en çok hatırladığım yeşil etek-beyaz fistolu gömlekler ile yaptığımız gösteri idi. Hava çok sıcaktı. Mutlaka sınıflar süslenirdi, resim işlerine meraklı olduğum için her sene bayılırdım ben bu süslemelere... Annem ve babam da öğretmen olunca milli bayram kutlamalarına ailecek cümbür cemaat katıldığımız için hatıraları daha çok herhalde.
Yarın akşam Yasemin ile başka bir tanesine daha gideceğiz, BALE GALA.
Kedikız hasta. Ağzı yara oldu ve antibiyotiğe cevap vermiyor, Pazartesi günü İst. Veterinerliğe götürmemiz gerekecek sanırım, umarım iyileşir minik kızım.
Bugün 23 Nisan...
İlkokulda ne gösteriler yapardık, en çok hatırladığım yeşil etek-beyaz fistolu gömlekler ile yaptığımız gösteri idi. Hava çok sıcaktı. Mutlaka sınıflar süslenirdi, resim işlerine meraklı olduğum için her sene bayılırdım ben bu süslemelere... Annem ve babam da öğretmen olunca milli bayram kutlamalarına ailecek cümbür cemaat katıldığımız için hatıraları daha çok herhalde.
Wednesday, April 16, 2008
Kırpık Kedikız
İlkbahar geldi, kedikız tüylerine veda ediyor... Ama nasıl ? Sonunda dayanamayıp onu biraz kırpık yaptık, ama eski güzelliğinden hiçbirşey kaybetmedi.
Kediler su sevmez ama bizimki su sesine geliyor, suyu açtığınız an gelip patisiyle oynuyor, hatta musluktan su içiyor. Çok alemsin kedikız...
Friday, April 11, 2008
Dönüm Noktası
Bahar yorgunluğu herhalde, ya da dün yaptığım fazla mesainin ve yetişmesi gereken işlerin stresi ve gerginliğinin etkisi... Yorgunum. Haksız da değilim, bu aralar ruhsal ve fiziksel pek yoğun günler geçiriyorum. Anlaması ve anlatması zor... Statü değişimleri yaşıyorum. Herşeyin herkes için, hepimiz için en iyisi ve hayırlısı olmasını diliyorum sadece. Birşey yapamıyorum...
Bu öğlen White Mill Cafe'ye gittik. Cihangir, Susam Sokak'ta. Bol kedili bir cafe. Hala dekorasyon çalışmaları olmasına karşın fena değildi ortam ve servis. Fiyatlar çok uygun değil ama çok uçuk da değildi. Aynı zamanda organik ürünler satıyorlar.
Bu hafta ALES başvurumu yaptım, Mimar Sinan Fındıklı kampüsüne gittim, ne güzel okuldu, ben öğrenciliği özlemişim, hoşuma gitti. Bir de Güzel Sanatlar Fakültesi olunca.. ALES'e girmek için çok net bir hedefim yok ne yazık ki şu anda ama 1-2 ay içinde bu konunun şekillenebileceğini hissediyorum, farklı bir şey yapmak isteyebilirim, farklı birşeylerle meşgul olmak isteyebilirim gibi geliyor.
Yarın şirketin tüm gün aktivitesi var, tüm gün onun geyikleri ile geçti, gecenin ilerleyen saatlerinde Ajda Pekkan'ın sahne alması en cezbedici kısmı tüm organizasyonun... Ajda dinlemek için en uygun dönem belki, Ajda'nın güçlü kadın ruhlu şarkıları...
Bu öğlen White Mill Cafe'ye gittik. Cihangir, Susam Sokak'ta. Bol kedili bir cafe. Hala dekorasyon çalışmaları olmasına karşın fena değildi ortam ve servis. Fiyatlar çok uygun değil ama çok uçuk da değildi. Aynı zamanda organik ürünler satıyorlar.
Bu hafta ALES başvurumu yaptım, Mimar Sinan Fındıklı kampüsüne gittim, ne güzel okuldu, ben öğrenciliği özlemişim, hoşuma gitti. Bir de Güzel Sanatlar Fakültesi olunca.. ALES'e girmek için çok net bir hedefim yok ne yazık ki şu anda ama 1-2 ay içinde bu konunun şekillenebileceğini hissediyorum, farklı bir şey yapmak isteyebilirim, farklı birşeylerle meşgul olmak isteyebilirim gibi geliyor.
Yarın şirketin tüm gün aktivitesi var, tüm gün onun geyikleri ile geçti, gecenin ilerleyen saatlerinde Ajda Pekkan'ın sahne alması en cezbedici kısmı tüm organizasyonun... Ajda dinlemek için en uygun dönem belki, Ajda'nın güçlü kadın ruhlu şarkıları...
Wednesday, April 2, 2008
ARA'da arada bir
ARA cafe'nin üst katında çalışmak nasıl bir zevktir... Allah nazardan saklasın.
Arada bir kahvaltı için de ideal, huzurlu bir ortam, az ama öz seçenek, bu sabah da pek bir güzel oldu.
Kedi kız bizi tüy manyağı yaptı. 1 haftadır elimde bir bez, bir koli bantı dolaşıyorum, her kıyafet, her yer beyaz tüyler... Uçuşan tüyler.... Bahar geçişinden diye umuyorum, çünkü kedi kıza hiç mi hiç veda etmek istemiyorum.
Kedimizin bir kardeşi de ( kendisi 5 kardeştir ) şirketten başka bir arkadaşımda. O da aynı dertten muzdarip, eskiden ah seninki ne yaptı diye şirin şirin muhabbet ederken şimdi sürekli birbirimize dert yanıyoruz.
Ooooof, of !!
Arada bir kahvaltı için de ideal, huzurlu bir ortam, az ama öz seçenek, bu sabah da pek bir güzel oldu.
Kedi kız bizi tüy manyağı yaptı. 1 haftadır elimde bir bez, bir koli bantı dolaşıyorum, her kıyafet, her yer beyaz tüyler... Uçuşan tüyler.... Bahar geçişinden diye umuyorum, çünkü kedi kıza hiç mi hiç veda etmek istemiyorum.
Kedimizin bir kardeşi de ( kendisi 5 kardeştir ) şirketten başka bir arkadaşımda. O da aynı dertten muzdarip, eskiden ah seninki ne yaptı diye şirin şirin muhabbet ederken şimdi sürekli birbirimize dert yanıyoruz.
Ooooof, of !!
Wednesday, March 26, 2008
Mart Ayı Nasıl Geçti ?
Mart ayında KediKız tam bir Mart kedisi olduğunu ispatladı. Cümle aleme, konu komşuya.
Hiç yanaşmayan, kendini zor sevdiren kedi bir anda gelip yanınızda oturmaya başladı. Ayaklarınızın dibinde dolanıyor falan. Allah Allah dedik ve kedimiz huy değiştirdi diye düşündük. Ama kedikız sürekli yuvarlanmaya başlayınca ve hele de bu yuvarlanmalar sırasında başını artık tak-tuk yerlere vurmaya başlayınca bunun huy değiştirme ötesinde birşey olduğunu anladık. Korkuyla önce gecenin 11'inde veterineri aradık. Kendisi gayet sakin " Kediniz kızgınlık dönemine girmiş " deyiverdi. Minik kedikızımız büyümüş meğer :) Bu süreç 1 hafta kadar devam etti, yuvarlanmalara çığlıklar ve ağlama şeklinde miyavlamalar eşlik etti, çok komikti hali, çok...
Gelelim bu ayki kültürel aktivitelere....
Şirketten kız arkadaşlarla film gecesi yaptık, Pazartesi olduğu ve gnctrkcll günü olduğu için sinema kalabalıktı. Filmimiz " Kolera Günlerinde Aşk ". Sinemaya gitmeden işyerinde bir arkadaşımız kitabı okuduğunu ve muhteşem bir aşktan bahsedildiğini söyledi. Beklentimiz artmıştı. Oyuncular da son yılların gözdesi Javier Bardem ve " Karşı Pencere " den çok sevdiğim Giovanna Mezzogiorno. Gelin görün ki film tam bir hayalkırıklığı oldu. Konu kesinlikle çok güzeldi, ama ortak kararımız iyi işlenememiş oluşu oldu. Kitabı okumadığıma pişman oldum, sonunu da biliyorum artık, okuyabilir miyim acaba?
Ayın en yağmurlu gecesi ise bir baleye gittim, İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nden, AKM'de. Balenin adı Hüsn'ü Aşka Dair. Her baleye gidişimde balerin olma isteğim hala devam ediyor. En ön sıralardan bilet alamazsam gitmiyorum zaten, çok büyük bir gıptayla ve hayranlıkla seyrediyorum... Balenin müzikleri biraz kasvetliydi ama yine çok güzeldi. Bir sonraki ay da KESİTLER'e gitmek istiyorum.
Tiyatro ise Gönül Hırsızı adlı oyun. Çok eğlenceli, neşeli bir konusu vardı. Oyuncular çok iyi, Nilgün Belgün ve Can Gürzap başrollerde, süre makul. Tavsiye olunur, Profilo'da...
Wednesday, February 27, 2008
Artık Yıl Şubat
Şubat bitti bitiyor. Bu sene Şubat da uzun... Aslında tüm aylar içinde en kısa ay yine de ama 1 gün fazla ya bu sene, uzun işte. 2008 artık bir yıl. Doğru tabir bu.
- Bu sene 14 Şubat'ı kutlamadım. Hiçbirzaman çok abartılı kutlamaları sevmem, yapmacık gelir, hele de böyle alışveriş dünyasının harcamaya yöneltmesi ile ama yine de ufak jestler, küçük bir kutlama güzel olurdu. Bu sene olmadı, olamadı, olsa doğru olmayacaktı
- Bir hafta soğuk yollardayız, bir hafta sıcak yine yollardayız. Biri gönüllü, biri gönülsüz. Bugün de sıcacıktı ( sabah ayazlarını unutmazsak ). Öğle tatilinde Nişantaşı sokaklarında dolaştım, son indirimleri yakalar mıyım diye düşünürken baktım ki tüm vitrinler uçuk pembe, maviler, ketenlere bürünmüş, babetler çıkmış... Trenchcoat'lar yine moda... İçim açılıverdi, ama yine de başarılıydım, birşey almadım ( en azından kendime ). Ablama minik bir doğumgünü hediyesi aldım : şirin, uçuk pembe, Swarovski bir kalp kolye, pırıl pırıl parlıyor. Ben çok beğendim, o beğenmezse ben kullanırım, değil mi ama ?
Paul Auster'ın şiir kitabı Türkçe'ye çevrilmiş, yeni gördüm. Nedense şiir okumuyorum, okuyunca çok seviyorum, büyüleniyorum ama elime alıp da okumuyorum. Bir de çeviri şiir tüm özelliğini kaybeder diye düşünüyorum ama Paul Auster olunca okurum, beğensem de beğenmesem de.
- Geçtiğimiz hafta biten bir projemiz için ödül aldık, ilk defa oldu bu. Zorlu ve stresli bir işti, ben hala bu projenin stresiyle yaşıyorum ama olsun, umarım bu hoşluk devam eder.
- Yarın bebek ziyaretine gidiyoruz, dün işyerinden bir arkadaşımla bebeğe ( adettendir ) altın almaya gittik, satıcıyla o kadar çok sahte altın muhabbeti yapıp eğlendik ki altın sahte çıksa kızmayacağım yani. Bizim tüm şakalarımıza satıcı adam gayet sakin bir sırıtma(!) ile tepki verdi, ya çok sıkıldı ya da altın gerçekten sahte ;)
Wednesday, February 20, 2008
Kar II
Kar yağdı, geçti... Pazartesi sabahı zor bir yolculukla vardık işimize, toplantıya misafirlerimiz de rötarlı da olsa geldiler, toplantılar da yapıldı, hatta mesai sonrasına da uzadı, şirketimiz 15:00'de kar tatili ilan etmesine rağmen...
İstiklal Caddesi kar tepecikleri ile dolup taştı. Bunun en iyi etkisi sabahları çılgınca birbirini sollayan yiyecek arabalarının bu kar tepeleri inene kadar birbirlerini sollayamamaları olacak.
İnanılır gibi değil : Sabahları restaurant'lara yiyecek getiren kamyonetlerin yarış pisti gibi oluyor cadde, sakınıp yürümek gerekiyor.
Şimdi işin daha zor kısmı başladı benim için. Karda-buzda yürümek...
Aman Allahım, ne zor iş. Topuklu giysem olmuyor, hafif kalıyor, en kalın botlarımı giysem o da işe yaramıyor. Sabah servise yürümek tam bir işkence. Tuhaf gelen sadece ben böyleyim, herkes bir sağımdan bir solumdan hızlı hızlı geçip gidiyor.. Güneş yarın da açarsa bu iş biter ;) Karda daha rahat yürümek için bir yeni icat bekliyorum ZihniSinir Procecilerinden, lütfen.
Bu sene kar sezonunu kapadığımızı umuyor, daha güneşli günler bizi beklesin diyorum.
İstiklal Caddesi kar tepecikleri ile dolup taştı. Bunun en iyi etkisi sabahları çılgınca birbirini sollayan yiyecek arabalarının bu kar tepeleri inene kadar birbirlerini sollayamamaları olacak.
İnanılır gibi değil : Sabahları restaurant'lara yiyecek getiren kamyonetlerin yarış pisti gibi oluyor cadde, sakınıp yürümek gerekiyor.
Şimdi işin daha zor kısmı başladı benim için. Karda-buzda yürümek...
Aman Allahım, ne zor iş. Topuklu giysem olmuyor, hafif kalıyor, en kalın botlarımı giysem o da işe yaramıyor. Sabah servise yürümek tam bir işkence. Tuhaf gelen sadece ben böyleyim, herkes bir sağımdan bir solumdan hızlı hızlı geçip gidiyor.. Güneş yarın da açarsa bu iş biter ;) Karda daha rahat yürümek için bir yeni icat bekliyorum ZihniSinir Procecilerinden, lütfen.
Bu sene kar sezonunu kapadığımızı umuyor, daha güneşli günler bizi beklesin diyorum.
Sunday, February 17, 2008
Kar
İşte yine başladı.
Bir bulut geliyor, göz gözü görmüyor. Sonra duruluyor. Cumartesi sabahından beri her yer bembeyaz, temizlenen kaldırımlar hemen yine karla kapanıyor. Ben 2 gündür burnumu dışarı çıkarmadım, yarın sabah bu şekilde nasıl işe gidilecek onu düşünüyorum. Üstelik 2 ayrı firma ile toplantım var, ben gidemez onlar gelir ise hiç olmaz...
Şimdiden iptal de edilmez...
***
Bu karda ne yapılır ?
- Evde spor yapılır ( 2 aydır falan spor yapmıyordum, 2 gün yürüyüş yaptım )
- Hayallere dalınır, müzik eşliğinde ( John Legend dinleyerek )
- Kitap okunur
- Dışarıda buz gibi hava, evde sıcak mutfakta kek kokusu, evet kek pişirilir ( spor da yapılmış ise rahat rahat 3 dilim yenir )
- Televizyonda eski diziler, yarışma programları izlenir ( Desperate Housewives tatile girmiş, son bölüm yayınlandı )
- Televizyonda kar haberleri izlenir ( Ardı arkası gelmez, AKOM'dan canlı yayın olmazsa olmaz )
- Örgü örülür ( Atkı'dan başka bir şey örebiliyorsanız yapın bunu, ben artık yapmıyorum, çekmecelerden atkılar taşıyor.. taşıyor... )
Yine yağıyor...
Bir bulut geliyor, göz gözü görmüyor. Sonra duruluyor. Cumartesi sabahından beri her yer bembeyaz, temizlenen kaldırımlar hemen yine karla kapanıyor. Ben 2 gündür burnumu dışarı çıkarmadım, yarın sabah bu şekilde nasıl işe gidilecek onu düşünüyorum. Üstelik 2 ayrı firma ile toplantım var, ben gidemez onlar gelir ise hiç olmaz...
Şimdiden iptal de edilmez...
***
Bu karda ne yapılır ?
- Evde spor yapılır ( 2 aydır falan spor yapmıyordum, 2 gün yürüyüş yaptım )
- Hayallere dalınır, müzik eşliğinde ( John Legend dinleyerek )
- Kitap okunur
- Dışarıda buz gibi hava, evde sıcak mutfakta kek kokusu, evet kek pişirilir ( spor da yapılmış ise rahat rahat 3 dilim yenir )
- Televizyonda eski diziler, yarışma programları izlenir ( Desperate Housewives tatile girmiş, son bölüm yayınlandı )
- Televizyonda kar haberleri izlenir ( Ardı arkası gelmez, AKOM'dan canlı yayın olmazsa olmaz )
- Örgü örülür ( Atkı'dan başka bir şey örebiliyorsanız yapın bunu, ben artık yapmıyorum, çekmecelerden atkılar taşıyor.. taşıyor... )
Yine yağıyor...
Monday, February 11, 2008
Ciao
2 yılımı verdiğim, her haftasonu üşenmeden 1,5 saat yol gidip öğrendiğim İtalyancamı unutuyorum. İtalyan Kültür Merkezi. Kurs biteli 3 sene oluyor, 2 kere konuşma kursu teşebbüsüm oldu ama paramı ödeyip ilk derse girip her 2 kursu da bıraktım. Ne acı ne ayıp değil mi ? Parama da yazık, kırılan hevesime de...

Kurs bittikten bir süre sonra 1 haftalığına gittiğim İtalya seyahatinde ısrarla İtalyanca konuşma çabalarımı göz ardı edemem ama, resepsiyonisti çatlatana kadar uğraşıp İtalyanca anlatmıştım meramımı, adamcağız İngilizceye dünden razıydı.
Bu dönemden bir süre sonra şirketimizde devam eden bir projeye gelen 30-40 İtalyan danışman bulunmaz fırsattı, üstelik tam da o projede çalışıyorken ama proje stresinden ve yoğunluktan tek odaklandığım işti. İtalyanca konuşup projemizin başarısını riske atamazdım.
Bu aralar İtalyanca namına yaptığım tek aktivite RaiUno'daki L'EREDITA adlı yarışmayı izlemek. Takdire şayan, değil mi ? Ama her soru bilişimde acaip mutlu oluyorum. Hele bir de İtalyan yarışmacı bilemedi ise...
Sunday, February 3, 2008
Bir Haftasonu

Ne güzeldi haftasonu hava, soğuk karlı günlerden sonra pırıl pırıl güneş vardı. Yetiştirilmesi gereken iş yoktu, bir de program yoktu. Tam miskinlik yapılacak, spontane yaşanacak 2 koca gün. Ama sevgili migrenim genelde yaptığı gibi Cumartesi sabahı benimle buluştu. Sözleşmemiştik, hatta onu görmezden geldim ama ısrar etti. Kendini bana gösterdi. Ona inat Cumartesi günü dışarı çıktım, ama akşamüstü olmadan, güneşin güzelim ışınlarıya ısınırken artık güneş ışınlarından rahatsız olmama neden oldu. Migrenim yatıya da kaldı, Pazar günü de benimleydi : kahvaltıda ve gün boyu. Şimdi yavaş yavaş gidiyor... Umarım uzun bir süre görüşmemek üzere vedalaşıyoruz.
İçimden geçenler...
Küçük notlar, post-itler, defterler... Bu blog artık defter(ler)ime not ettiklerimin en azından bir kısmına yer vereceğim bir adres olacak. Her yeni blog sahibi gibi ben de acaba düzenli güncelleyebilecek miyim merakındayım. Göreceğiz.
Subscribe to:
Posts (Atom)